PARTIYA DEMOKRAT´A KURDISTAN - XOYBUN

PDK - XOYBUN



YAŞAR KAYA'NIN "BİLGİÇLİĞİ " ÜZERİNE !!!



Kurdistan Tarihinde ve günümüzde, şahsiyetler, ulusal kurtuluşumuzda, herbiri, kendilerine özgü değerleriyle unutturulmamalıdır. Aramızdan ayrılanları veya yaşıyanları, bizler ancak yeteneksizliklerimizi ve yanlışlarımızı, dürüst olmayan davranışlarımızı "siyasi veya öznel çıkarlarımız nedeniyle" şahsımızı kamufle etme eğilimleri göstererek, onların ustalıklarına, kararlılıklarına muhtaç olduğumuz koşullarda anar, hatırlarız. Onların ulusal değerini, ancak asıldıklarında, yaşamlarına son verildiklerinde, tarihe karıştıklarında anlıyabiliyoruz. Oysa, ulusumuz için ayrı, ayrı değere ve özelliklere sahip olan güzelim şahsiyetlere, yaşadıkları dönemlerde, gerekli sevgiyi, saygıyı ve desteği sunmuş olsaydık, kuşkusuz Kürt Milli Kurtuluş Hareketi, kazanılmış ulusal mevzileriyle, kurtuluşumuzun, özgür Kurdistan'ın inşasının vazgeçilmez mevzilerinin savaşçıları olacaktık.

Neyazik ki Kürt aydınlarının "azımsanmıyacak çoğunluğunun" onarılması zor hatalarıyla, Kürt Milleti'ne pahalıya malolan süreçten hala dersler almadıkları, "yarı aydın" bazı Kürt'lerin davranışlarını sürdürmekte ısrarlı olmaları Kürt Milleti için büyük talihsizlik.

1920'lerden gelen bir avuç yurtsever şahsiyetlerimize sahip çıkılmadı, onlar marksist olmadıkları nedeniyle küçümsendi ve onları, " toplumsal gericiliğin siyasi boy hedefleri" yapma gafleti içine girildi. Şex Seîd, Seyid Rizo, Kadi Muhamed yada Barzani'yi savunmak suç işlemek, "gericilik" demekti. Marksistliklerine !! karşın, "Kürt milliyetçisi oldukları" eleştirilerinden korkan veya sömürgeci Türk Devlet mekanizmasindaki uşaklıklarından azledilme kuşkularıyla "Kürdüm demekten", "utanan - korkan" metropol yetiştirmelerine göre, Kurdistan'da siyaset yapmann ölçütü Türkiye İsçi Parti'li ( TİP ) veya Stalinist olmaktan geçiyordu. Işte, kamuoyuna açıklamamızn konusu olan Yaşar Kaya, bu guruba dahildi.

Elbetteki bu olumsuzlukların yanında, bir de Kürt medreselerinde veya TC eğitim sistemi içinde mesleki eğitimle yetişmiş Kemalo-Enternasyonalist olmayan, geleneksel Kürdistani çizgi de kadrolaşmada vardı. Bunların başında Fehmi Bilal, Mustafa Remzi Bucak, Ziya Serefxanoglu, Said Elçi ve Faik Bucak gibi şahsiyetler bulunuyordu. Bu sahsiyetler 1965'te TKDP'nin ya kurulmasında yer aldılar yada aktif destek verdiler. Ülkemizin bu değerli evlatları, Kürdistan'da 1938 'den itibaren süre gelen “sessizliğe” karşı olan Kürdistani örgütlenme girişimleri Kaya'nın da bizat içinde yada arkasında bulunduğu Kemalo - Enternasyonalistler veya TİP yanlıları tarafından küçümseniyor, "Kemalo - Marksist karışımı ideolojileriyle" Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin örgütlenmesi engellenmeye çalışılarak, Kürdistan'da Ankara'lı ağabeylerine taban olşuturmak için seferber olmuşlardı.

Dönelim Y. Kaya'nin bilgiçliği !! konusuna;
Geçenlerde, Yaşar Kaya ihtimalen "siyasi geçmisini" incelerken Liceli Fehmi Efendi'yi hatırlamış ve bundan dolayı 20.03.2001 tarihli Özgür Politika gazetesinde onun hakkında bir takım şeyler yazmış. Kimbilir, belkide Yaşar Kaya, Fehmi Bilal'i hayatında görmemiştir. Fehmi Bilal son yüzyılımızın en göze çarpan Kürt Miliyetçilerinden biriydi. Kaya'nın da bellirtiği gibi, 1925' teki Şex Seid harketine katılmış ve hatta Şex Seid'e danışmanlık yapmış bir şahsiyettir. Kürt Miletinin bu değerli evladı 1960'larda ülkemizin kuzey parçasında yeniden şekillenmeye başlayan Kürt Milli Harekatine damgasını vurmakla birlikte TKDP'nin kurulmasında önemli rol oynamış hastalığından ve yaşlı olmasından dolayı TKDP'nin kurucuları arasında yer alamamıştır.

Yaşar Kaya bu sahsiyetten bahsederken, yaşamı boyunca Kürt'lere karşı olan düşmanlığını bu yazısında da KDP'lere saldırmakla sürdürmüş ve Barzani'lere ağır suçlamalarda bulunmuştur. Bu zat yalan ve iftiraya dayalı tesbitlerini aynen şöyle tamamlıyor ; "Bu son dönemde felçli olan ve Diyarbakır'da bir otel odasında kalan Fehmi Bilal, kendisine dostluk ve yardımlarını esirgemeyen rahmetli Sait Elçi'ye bir parti kurmayı önerir, gelin bir parti kuralım der, yıl yetmişli yıllardır. Ve Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'ni kurarlar, sonradan ele geçen partinin sanıkları olarak Antalya'da mahkeme önüne çıktılar. Yillar sonrada anlaşıldıki parti kurulduktan sonra, Rahmetli Faik Bucak'ı çağırırlar ve parti başkanı yaparlar. Partiye sizan mitçiler ile Barzani ailesininde MİT'i bu konuda bilgilendirmesi, bir tuzak kurularak Faik Bucak'ın ortadan kaldırılması devlet güçleri tarafndan sahneye konulur."

Her seyden önce bellirtmek isteriz ki, partimizin, yetmişli yıllarda değil, 1965 Temmuzunda kurulduğunu Kürdistan'da siyesetle uşraşan herkes biliyor. Yaşar Kaya bunu bilmeyecek kadar cahil degildir, kasıtlı olarak partimizin tarihini saptırmaya çalışıyor. Partimizin ilk başkanı Faik Bucak'ın yıllar sonra parti başkanlığına getirildiğini iddia ediyor. Oysa Faik Bucak Ağabeyimizin parti başkanlığına getirilmesi ve katledilmesi süresinin tümü bir yıl içerisinde cereyan ediyor. Yani her şey 1965 - 1967 yıllarına tekabül ediyor. Her halde Yaşar Kaya "yıllar sonra" yumurtlamasıyla sözümaona MİT ve Barzani'lerin "tuzak ve Planları'nın" süresini "inanılır" yöne çekip böylelikle millete yutturmaya çalışıyor. Kaldiki Barzani ve rahmetli Faik Bucak'ın biribirlerini tanıma fırsatı dahi olmamıştır. Y. Kaya, Siverek'te, Türk Devleti istihbaratı tarafından alçakça öldürülen parti başkanımızın katillerini Ankara'da arıyacağına, suçu Barzani'ye yüklüyor. Sormak gerek, mademki TKDP'ye "mitçiler" sızmış idiyse, o halde Barzani'lerin "bilgilendirmelerine" gerek varmıydı ?. Gaye, Türk Devleti'nin talebi çerçevesinde Kuzeyli Kürt'leri, Güneyli Kürt'lere özellikle Brazani'lere karşı kırdırmak. Yaşar Kaya ve onun gibi yarı Aydınlar hep bu telden çaldılar.

Bakın, Yaşar Kaya 1963'te 23 Aydın ile birlikte yakalandığında, suçu yine Kürt'lere yüklemişti. Sözde onlarla birlikte yakalanan Abdülsemed Hemavendi ismindeki güneyli bir şahıs onların yakalanmasına sebep olmuş. Oysa bu şahsiyet Türk Devleti tarafından "Barzani'nin ajanı" olarak yargılanmıştır. Eğer Yaşar Kaya iftiralarından vazgeçip bu konuda aydınlanmak istiyorsa halen KNK sıralarında birlikte hareket ettiği Cemal Alamdar'dan ögrensin, Hamavendi olayını.

Yaşar Kaya 1993 yılında KDP'nin 11'ci kongresine katılmasının ardından Türkiye'ye dönüşünde sözde Kongrede yaptığı konumasından dolayı bir soruştumayla karşılaştığında yine bir suçlu aramış ve yine her zaman olduğu gibi KDP'ye yüklenmişti. Sözde, KDP konuşma metnini TC yetkililerine teslim etmişmiş. Şunu bellirtmekte yarar vardırki, bizde Kaya gibi Kongrenin misafirleri arasnda bulunuyorduk. KDP belkide tarihinde ilk defa böylesine görkemli bir Kongre gerçeklşetiriyordu. Ancak kuruluşundan 50 yıla yakın bir süre sonra kendi toprakları ve halkı içinde, legal şartlarda özgür bir havada Kongreyi gerçekleştirmek bambaşka bir anlam taşıyordu. G. Kürdistan'nın bütün kesimlerini temsil eden parti delegeleri ilk defa böylesi bir şansa sahip olmuşlardı.

Işte bu nedenle, KDP dünyanın her köşesinden, Kürt meselesi ile uğraşan çok sayıda şahsiyet, politikacı, parti ve yabancı devlet yetkililerini davet ederken DEP'lileri de davet etmeyi gerekli bulmuştu. DEP delegasyonunda Kaya’nın dışında Leyla Zana'da bulunuyordu. Ayrıca KDP'nin 1993 yılında gerçekleşen sözkonusu kongresinde dünyanın her köşesinden gelen basın mensublarıda bulunuyorlardı. Amerika, Avrupa, Afrika, Asya ve Orta-Doğu'nun hemen hemen bütün ülkeleri'ni temsil eden Gazetecilerinin yanı sıra Türkiye'nin bütün muhabirleri kameramanları ile birlikte oradaydılar. Bu kişiler özellikle Türkiye'den gelen ANAP, SHP'yi temsil eden konusmacıların ve Aydın Menderes'in mesajlarına özel ilgi gösterilirken, elbetteki DEP konusmacısı Yaşar Kaya da bu ilgi alanına giriyordu. Ve elbetteki Yaşar Kaya'nın konuşma metni Türk gazetecilari veya Televizyon muhabirleri tarafından Türkiye Devleti yetkililierine rapor edilmiş veya polisçe kontrol edilme durumunda üstlerinde bulunmuş olabilir.( Ihtimaller dikkatle değerlendirildiğinde, KDP Kongresi, TRT'den SHOW TV'ye, TGRT'den ATV'ye kadar tüm kanallar tarafindan izleniliyordu). Kaya, sözde o konuşmasından dolayı mahküm olmuş ve suçu yine Kürt'ler de aramıştı. Sözde, KDP, Kaya'nın konuşma metnini Türk Devleti yetkililerine teslim etmiş. Bu "yalan yumurtlamayı", ancak Kürt'lerin parasıyla yayın yapabilen bir gazetenin sütunlarında dile getirmesi Y.Kaya adına utanç, Kürt'ler adına ders olmalıdır.

Oysa aklı başında bir insan bu çirkef suçlamayı yapmadan önce iyi bir düşünür, kendine ve çevresine sorar. "Yahu bu işi KDP değilde, orada bulunan bir Türk gazetecisi, TRT muhabiri veya bir Türk siyasetçisi yapamaz mı ? ". Neden Yaşar Kaya bunu yapma geregini duymuyor ?. Hayır yapmaz, Kemalo-Enternasyonalistlerin gölgesinde yetişen bu yarı Aydın tipi halen
TİP'lilikten kurtulamamış, Kürt'lere saldırmayı sürdürmekte inat ediyor. Öyle ya, Yaşar Kaya ve yoldaşları, Kürt'lere, Kürt Liderlerine, Kürt serhıldanlarına, KDP'ye ve Barzani'ye küfür ederek yetiştiler. Ne yapsınlar, Metropolün Kemalo - Enternasyonalistleri onları öyle yetiştirdi. Ilerici, Demokrat ve Sosyalist olmanın ölçütü Kürt tarihini inkar edip KDP'lere küfür etmekten geçiyordu. Ne kadar çok küfür edersen, çok daha "ilericilesirsin !!” mantığı ile yetişen Kaya ve yoldaşları bu tempoya ayak uydurup Türk solu çevresinde rahatça sigara tüttürme sevdasına kapılırken, Barzani ve Peæmergeleri "Ya Kurdistan, ya neman" şiarı ile ülkemizin Güney'inde oluşan bugünkü kutsal yapılanmanın temelerini atıyorlardı.

Ya siz ? Siz Kürt gerçeğinden uzaklaşıp, bütün siyasi hayatın boyunca TİP'liliğini de bir türlü kavrayamayan TİP'in ya çevresinde cırıt attınız, yada içinde yer aldınız.(Yaşar Kaya ve onun gibi unsurlar TKDP'ye karşı tavır almakla kalmadılar, daha sonra kurulan KOMAL - Rizgari, TKSP, DDKD, KUK, KAWA ve PKK gibi diğer Kürt örgütlerine karşıda ayni tavırları sürdürüp TİP'i desteklediler)

Tarih tekerür ediyor Yaşar bey, ve siz halen Kürt'lere saldırmakta devam ediyorsunuz. Aradan 35 yıl geçmiş ama ayni saldırı politikanız devam ediyor. " Alismis kudurmustan beterdir." Eskiden, "yahu bu ilkel Milliyetçilerden bir iş çıkmaz" diye el alemi aldatıyordunuz. Bugün devlet olan bu " İlkel Milliyetçileri " Türk Devlet yetkililerine, Genel Kurmaylığa resmen şikayet edip, " bakın bunlar devlet oldu, Türkiye'nin geleceğini tehdit ediyorlar," raportörlüğünü yapıyorsunuz.

35 yıl önce TC Devleti tarafından katledilen Başkanımız Faik Bucak'ın asıl kattilerini gizleme görevini kim size verdi ? Açıklarmısınız, kim size Kuzeyli Kürt'leri, Güneylilere düşman etme görevini verdi ? Bu çirkef politikanız Kürdistan uğruna silahlanmiş binlerce Kürt evladının bizat Kürt'ler tarafından öldürülmesine yol açtı. Ama siz, bu ilkel ve fesatçı politikanızdan,
Kürdü Kürde kırdıran beyanatlarınızdan vazgeçme yerine, TC metropollerinde ya birilerinin hesabına çalışıp üslendiğiniz görevleri harfi harfine yerine getiriyorsunuz, veya bütün bunları kendi karyerist duygularınızı tatmin etmek ugruna yapıyorsunuz. Yani, "şahsımın bulunmadığı her yer kötüdür ve yıkılmalıdır" mantığı ile hareket ediyorsunuz.

Öyle ya, bakın size bir hatırıda bulunalım, cenabınız, HEP İstanbul İl Başkanlık adylığınızda yeteri kadar oy alıp seçilemediğinizde, " ben bunların cenazelerini..."deyip hırçınlaşmıştınız. Bu cirkef yöntemlerinizi ısrarla sürdüreceğinize, gelin hepbirlikte, imha edilen Kürt kadrolarının faillerini tespit edelim. Tabiiki, sizde zerre kadar cesaret ve cüreet varsa.!! Bakın siz, Faik Bucak ve Dr. Şivan meselesini 30-35 yıldan beri ağzınızda sakız gibi çiğneyip duruyorsunuz. Fakat sira bizzat PKK lideri Abdullah Öcalan'nın direktif ve talimatlari ile imha edilen kadrolara gelince en ufak bir kıpırdama yok. Yaşar bey ! Diyarbakir zindanlarında direniş örneği olan, bütün ailesiyle, yaşlı Saliha Anasıyla Kürt meselesine katkıda bulunan ve Esad celladı tarafindan dahi imha edilemeyen Mehmet Şener'in 12 yıllk esaret sonunda Kamişlo'nun sokaklarında katledilmesi sizi hiçmi duygulandırmadı ?
PKK Merkez Komitesi üyeleri, Çetin Güngör ve Enver Ata'nın kemikleri sizliyor...

Ya avrupa örgütü görevlisi Zülfü Gök ?

PKK Merkez Komitesi avrupa koordinatör yardımcısı Mehmet Çimen Mart 1993'te Hollanda'nın bir şehrinde tutuklu bulunduğu bir evde üzerine asit dökülerek imha ediliyor...1980-82 arası, kimse PKK davalarını üstlenme cesareti gösteremezken, sözkonusu olan davalara girip ve bundan dolayi 4 yıllık bir cezadan sonra Hollanda'ya yerleşen Avukat Mahmut Bilgili'nin öldrüldükten sonra bir kanala atılması sizi hiçmi düşündürmedi ?

Bakın, yaşadığınız Köln'de çok dramatik bir olay yaşanmıştı, PKK tarafından tutuklu iken, PKK'nin icraatlarını protesto etmek için tutuklu bulunduğu Apartmanın 9'uncu katından atlayıp intihar ederek hayatına son veren Merkez Komitesi üyesi Karakoç "Hain" olmadığını "ispatlamak" için henüz doğmayan çocuğuna bir Mektup bırakmıştı. Kimse'nin çucuğuna "Hain çocuğu" demesini istemiyordu. Neden bunları yazamıyorsunuz ?

Apo, en büyük komutanım dediği Hogiri Almanya'nin Krefeld şehrinde öldürtüyor, Merkez Komitesi üyeleri Abdullah Ekinci ve Dilaver Yıldırım, Apo icraatlarını protesto etmek için kafalarına kurşun sıkarak intihar ederler...

Daha yüzlerce, hatta binlerce Kürt kadrolarının cesetleri Beka vadisinde, Kürdistan dağlarında gömülü.

Ama siz, bütün bunları görmemezlikten gelirsiniz, Apocuların işlediği cinayetlerden hiçmi hiç söz etmezsiniz, çünkü siz korkuyorsunuz, yada cinayet ortağısınız, sizin gibi pısırıklar ancak KDP ve Barzani'ye küfür eder dururlar, çünkü KDP kimseyi yapılan eleştiri veya küfürden dolayı cezalandırmadı, KDP bu sevyeye inmez.

Yaşar Kaya ve onun gibi unsurlar, bir daha Faik Bucak ve benzeri olaylara değinmeden önce yeni yoldaşı Dr. Sirac Bilgin ve münfesih PKDW üyesi Serhat Bucak'a danışırlarsa isabetli karar vermiş olurlar ve kirli yalanların sahibi olmaktan kurtulurlar.

Son bir öneri, eğer Yaşar Kaya gerçekten bu tür olayları yazmakla amacı Kürt kamuoyunu aydınlatmaksa, TKDP eski taraftarı KNK üyesi Dr. Sirac Bilgin ve Şehit Başkan Faik Bucak'ın oğlu Av. Serhat Bucak'ında katılacağı bir Medya TV programında bütün detaylarıyla tartışılıp halkımız bu konuda, "gerçeklerle bilgilendirilsin".

Nisan 2001
Kürdistan Demokrat Partisi (T)



www.pdk-t.dk